Ana içeriğe atla

Kayıtlar

ibretlik hikayeler etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

En Güzel Çocuk Hikayesi, Anne ve Çocuklara Özel Hikaye

Thomas Alva Edison ve Ampulün Bulunuş Hikayesi

Thomas Alva Edison ve Ampulün Bulunuş Hikayesi Hepimiz biliriz ki Ampulün mucidi Thomas Alva Edison'dur. Peki şuan odamızı aydınlatan ampulün bulunuş hikayesini biliyor musunuz? İşte Thomas Alva Edison ve Ampulün Bulunuş Hikayesi Edison bir gezi sırasında Amerika dinamo makinesinin imalatçısı olan William Wallace tarafından, elektrik lambasını gözden geçirmesi ve görüşlerini belirtmesi için davet edilir. Edison bu lambayı dikkatlice inceler ve çok basit bir lamba olduğunu hemen kavrar. Yanında bulunan arkadaşlarına döner ve "zannedersem ben daha iyisini yaparım" der. Lamba orada hemen denenir fakat ısının çokluğundan dolayı lamba ve etrafındaki plakalar hemen erir. Ampulün Bulunuş Hikayesi de burada başlamış olur. Bunun üzerine Edison ve 40-50 arkadaşı işe koyulmaya karar verirler. Haftalarca hatta aylarca çalışmalarını sürdürürler. Edison, ve ekibi elektrik akımından ışık elde edebilmek için ampulün içine çeşitli madenlerden teller takarlar. Fakat her denemelerinde bi

En Güzel Çocuk Hikayesi, Anne ve Çocuklara Özel Hikaye

En Güzel Çocuk Hikayesi Kendini beğenmiş zengin kadın, lüks evlerinde yurt dışından özel olarak getirttikleri aşçının yaptığı özel yemekleri her öğlen çocuğunun okuluna gönderirdi. Çocuğu özel bir kolejde okuyordu. Okulun yemekleri çok güzeldi. Yine de zengin kadın çocuğunun yemeklerini özel olarak yaptırırdı. Bugün de evde yapılan yemekleri çocuğuna götürmesi için evin hizmetçisine teslim etmiş "Bu yemekleri çocuğuma yani okulun en özel çocuğuna götür" demişti. Hizmetçi kadının da çocuğu bu özel kolejde okuyordu. Tabi ki yanlarında çalıştıkları zengin aile sayesinde. Zengin kadın her öğlen yapılan yemeklerin önce kendisi tadına bakar sonra da okula götürmesi için hizmetçi kadına teslim ederdi. Hizmetçi kadın hem özel aşçının yaptığı yemekleri evin küçük beyine götürür hem de kendi yaptığı yemekleri kendi çocuğuna götürürdü. Her ikisinin de yemeklerini bitirmelerini bekler ondan sonra eve dönerdi. Bu her öğle yemeği vakti böyle olurdu. Evin küçük beyinin yemekleri etin en gü

İbretlik Anne Çocuk Hikayeleri, Anne Gözünden Bakmak

İbretlik Anne Çocuk Hikayeleri Küçük kız kendini bildiği günden beri annesinden şefkat görmüş, ondan duyduğu sözlerle pamuk prensesten daha güzel olduğuna inanmıştı. Annesine göre, nur yüzlü, badem gözlü, ipek saçlı, elma yanaklı ve kiraz dudaklıydı. Dünyanın en güzel kızı oydu. Ama ilkokula başlayınca işler değişmişti. Arkadaşları onun hiç de güzel olmadığını, hatta çirkin bile sayıldığını söylemekteydi. Küçük kız önceleri buna inanmadı, inanmak istemedi. Çünkü çevresindeki herkes birbirini kıskanıyordu. Fakat bir kaç yıl içinde gerçeklerle yüzleşti. Annesinin pamuğa benzettiği yüzü, çiçek bozuğuna benziyor, badem dediği gözleri şaşıydı. Saçları ipek gibi değildi. Boyu da bir selviyi andırmıyordu. Demek ki annesi ona yıllarca yalan söylemiş, onu aldatmıştı. Yavaş yavaş anne sevgisi nefrete dönüşüyordu. Evlenme çağına gelmiş olmasına rağmen taliplileri yoktu, hatta yüzüne kimse bakmıyordu. Üstelik gözleri, bütün tedavilere rağmen düzelmiyordu. Genç kız, gözleri için kontrole gittiği b

Dünya Malı Dünyada Kalır, İbretlik Kısa Dini Hikaye Oku

İbretlik Kısa Dini Hikaye Oku Zamanın birinde bilgeliğiyle meşhur olan bir alim vardı. Bildiklerini öğrencilerine de aktaran bu bilge aynı zamanda ticaret ile uğraşan bir tüccardı. Adamları vasıtasıyla uzak diyarlarda ticaret yapardı. Bir gün ibadethanede öğrencileri ile beraber tefekkür ederken bir adam yanına geldi ve "kötü bir haberim var" dedi. "Haber aldık ki, senin de mallarını taşıyan kervan eşkıyaların saldırısına uğramış ve bütün kervan soyulmuş." Bilge tüccar bir an tefekkürü kesti. Etrafındaki öğrencileri onun yüzünde küçük bir gülümsemenin belirdiğini fark ettiler. Bilge ise hiç bir şey olmamış gibi tefekkürüne devam etti. Bir kaç gün sonra ibadethanede yine tefekkür ederken aynı adam tekrar geldi ve sevinçli bir şekilde müjdeli haberi olduğunu söyledi. "Gözünüz aydın! Eşkıyaların saldırısına uğrayıp talan edilen o kervan sizin mallarınızı taşıyan kervan değilmiş. Sizin mallarınız sağ salim yerine ulaşmış." Dünya Malı Dünyada Kalır Bilge tüc

Her Şeyde Bir Hayır Vardır Hikayesi / Kıssadan Hisse

Her Şeyde Bir Hayır Vardır Hikayesi Eski zamanların birinde Afrika'nın insan girmemiş köşesinde hüküm süren bir kabile varmış. Bu kabilenin reisi çocukluğundan itibaren arkadaş olduğu, birlikte büyüdüğü bir dostunu hiç yanından ayırmazmış. Nereye gitse onu da yanında götürür, kabilesi için alınacak en kritik kararlarda ona danışırmış. Kabile reisinin bu arkadaşının değişik bir huyu varmış. İster kendi başına gelsin ister başkasının, ister iyi olsun isterse kötü, her olay ve durum karşısında hep aynı şeyi söylermiş. "Her şeyde bir hayır vardır." Bir gün, kabile reisi ve arkadaşı birlikte bir ava çıkmışlar. Gördükleri av hayvanlarına arkadaşı ok ve yayı hazırlıyor, kabile reisine veriyor, reis oku fırlatıyormuş. Arkadaşı bir anlık dalgınlıkla oku yaya ters germiş ve reise uzatmış. Reis de hayvanı kaçırmamak için acele ettiği sırada oku ters tarafa yani, kendisine doğru fırlatınca ok, sol kulağını koparmış. Kıssadan Hisse Reisin acı içinde kıvrandığını gören arkadaşı her z

İbretlik Kısa Bir Hikaye, Ne Yaparsan Yap Tutkuyla Yap

İbretlik Kısa Bir Hikaye Ankara'nın Beypazarı ilçesinde tanıştım Ömer Amcayla. Herkesin meşhur Ömer Babası. Büyüklüğü ancak 20 metre kare olan küçük bir dükkanda semercilik yapıyordu. Teknolojinin büyüklüğü ile zamanla "ölü meslekler" sınıfına dahil olan semercilik mesleğini icra eden sayılı ustalardandı Ömer Baba. Baba mesleği semerciliği 46 yıldır devam ettiren ve Beypazarı'nda bu mesleği yapan nadir ustalardan olan Ömer Baba'nın dükkanının kapısından içeri girer girmez, sanki zaman makinesiyle geçmişe gittim bir anda. Dükkanını en arka kısmında üst üste dizilmiş üç tane semer gözüme çarptı. El emeği, ustalık işi olduğunun ilk anda anladım hemen. "Selamün aleyküm" Ömer Amca deyip bir adım daha içeri girdim. Bu nur yüzlü ihtiyar beni görünce yaptığı işten bir an duraksadı, "Aleyküm selam evlat" dedi ve işine devam etti. Bu durum bana garip geldi, fakat diğer esnaflardan işittiğim "Elimde iş varsa onu bitirmeden gözü dünyayı görmez"

Hayattan Yaşanmış Ders Niteliğinde Hikaye / Lütfen Dikkat

Hayattan Yaşanmış Ders Niteliğinde Hikaye Yoğun geçen bir günün ardından evine gitmek için arabasına binmişti Ahmet. Evine bir an önce gidebilmek için biraz hızlı gidiyordu. Arkasından gelen polis arabasının sirenini fark edip, yavaşlamadan önce arabasının kilometre saatine baktı. Hız limitinin 50 olduğu yerde 75 ile gidiyordu ve son üç ay içerisinde dördüncü defa polis tarafından durduruluyordu. Ne kadar şansızım diye geçirdi içinden.  Ahmet arabasını sağa çekti ve polisin yanına gelmesini bekledi. Polis elinde ceza tutanağı ile arabadan indi. Bu polis mahalle komşusu Osman Bey değil miydi? Ahmet iyice arabasının koltuğuna sindi. Bu durum bir cezadan daha kötüydü. Mahalleden tanıdığı polis, komşusu olduğuna bakmazsızın birini durduruyordu. Hem de hızlı gidip trafik kurallarını ihlal ettiği için. "Merhaba Osman Bey, birbirimizi yeniden böyle  görmemiz çok ilginç." "Merhaba Ahmet Bey." "Beni, karımı ve çocuklarımı görmek için eve giderken yakaladın." "

Kıssadan Hisse İbretlik Yazı, Seksenlerde Çocuk Olmak

Kıssadan Hisse İbretlik Yazı Biz çocukken hatıra defterlerimiz vardı. Bir de kalbimiz kadar temiz bir sayfa ayırdığımız için teşekkür eden arkadaşlarımız. Sahi şimdi neredeler onlar? Maalesef o çocuklar seksenli yıllarda kaldı. Günümüzde o çocuklar büyüdü ve şimdi hepsi hayatla mücadele ediyor. Bazıları ay sonunu nasıl getireceğini düşünüyor, bazıları ileride çocuğuna bir ev bırakabilme ümidiyle çektiği krediyi ödeyebilme derdinde. Bazıları bugün de iş bulamamış, bazıları yüzde üç zam çok az diyor. Bazıları mazota yapılan yüksek zammı eleştiriyor, bazıları çocuğuna bisiklet alabilmeyi planlıyor.  Oysa ki ne güzeldi o yıllar. Her şeyden önce çocuktuk. Derdimiz yoktu, tasamız yoktu, yarınımızı düşünmüyor, endişe etmiyorduk. Sosyal medyada zengin çocuklarının paylaştığı yemek fotoğraflarını görmek zorunda kalmıyor, annemizin ekmeğimize sürdüğü salça bizi mutlu etmeye yetiyordu. Bayram için babamızın alabildiği yeni elbiseler ve ayakkabılar ile uyumaya çalışıyor, bayram sabahını ipl

Osmanlıdan Tarihi Hikayeler, Deli Hüseyin Paşanın Hikayesi

Osmanlıdan Tarihi Hikayeler, Deli Hüseyin Paşanın Hikayesi Sultan Dördüncü Murat, çelik yürekli olduğu kadar demir bilekli bir padişahtı. Koca bir boğayı kucaklayıp kaldırır, beheri 150 okka gelen güllelerle sabah jimnastiği yapardı. Maiyetinden şişman olan silahtarı Musa Paşayı kemerinden kaldırıp sarayın büyük has odasında dolaştırdığı meşhurdur. Bir gün, İran Şahından bir yay hediye geldi. İran Elçisi, diğer hediyelerle birlikte yayı da Padişaha taktim etti: "Hünkarım, bu yay hususi surette yapılmıştır. Memleketimin pehlivanları o kadar kuvvetlidir ki yayı kurup çözebilirler. Şahım sorar: 'Acaba Osmanlı mülkünde de böyle koluna kuvvetli pehlivanlar var mıdır?' Sultan Murat, İran Şahının niyetini anlamıştı, gözdağı vermek istiyordu. Bu yayı kurup çözecek kimse çıkmazsa gönlünce alay edecek, 'Koskoca Osmanlı mülkünde yayımı kuracak yiğit çıkmadı!' diye kendince gururlanacaktı. Şimşeklenen gözlerini İran Elçisine çevirince Elçi, korkuyla ürperdi: "Elçi

Yavuz Sultan Selimden İran Şahı'na Ders, Tarihi Hikayeler

Yavuz Sultan Selimden İran Şahı'na Ders Yavuz Sultan Selim zamanında, İran Şahı süslü bir sandık hediye gönderir. Sandık açılır, içinden çeşit çeşit değerli taşlar, altın, zümrüt, elmas takılar, süslü ve değerli ziynet eşyaları, kıymetli kadife, atlas kumaşlar çıkar. Fakat sandığın altına doğru inildikçe pis bir koku etrafa yayılır. Öyle dehşet bir kokudur ki bu, herkes burnunu tıkamaya, oradan uzaklaşmaya başlar. Sandığın en altındaki bohçadan geldiği anlaşılan koku dayanılmaz bir hal alır. Sonunda bohça açılır ve büyük bir hayvan pisliği çıkar ortaya. Bu Osmanlıya karşı yapılmış büyük bir ayıp ve hakarettir. Yavuz Sultan Selimden İran Şahı'na Ders verilmesi icap etmektedir. Cihan Padişahı hemen emir verir. "Herkes düşünsün, bu yapılan hakarete uygun bir cevap ve karşılık vermeliyiz." Orada bulunan Sadrazam ve diğer devlet erkanı görüşlerini belirtmeye başlar. Vezirlerden biri söz ister ve; "Sultanım, bu Devlet-i Âliyemize  ve aziz milletimize karşı yap

Yemenli Samir Nebilin Hidayet Öyküsü / Hidayet Hikayeleri

İsmi, Samir Nebil. Yemenli bir baba ile Sırp bir annenin oğlu. Sırbistan'da tıp eğitimi aldığı sırada sosyal medyada, Osman Nuri Topbaş Hoca Efendinin "Kainat, İnsan ve Kur'an'da Tefekkür" adlı kitabına rastladı. Okuduktan hemen sonra, kitabın muhteviyatına uygun bir karar alan Samir'in İslam hakkındaki fikirleri değişti ve Müslüman olmaya karar verdi. Bu kararından 80 gün sonra umre ve hac için çıktığı seyahat sırasında şehit olan Samir, ardında, nasıl Müslüman olduğunu açıklayan bir yazı ve vasiyetini sosyal medya hesabına bırakır.  Yemenli Samir Nebilin Hidayet Öyküsü Facebook’taki bütün arkadaşlarıma ve kardeşlerime merhaba… Ben Samir Nebil isimli bir gencim. Bugün İnternet oturumuna daha önce katıldığım ve Allah'ın gazap ettiği şekilde değil çok daha farklı bir biçimde katılacağım. Nasıl ben hidayete ulaştıysam sizin de aynı şekilde hidayetinize vesile olmasını umduğum hikayemi anlatacağım. Arkadaşlarım, ben Samir Nebil. Babam Yemenli annem is

Kısa Hayat Hikayeleri / Kendi Ayakları Üzerinde Durmak

Kendi ayakları üzerinde durmak Kapı hızlı hızlı çalınıyordu, Naciye teyze, (Geliyorum, geliyorum) diyerek koşar adımlarla kapıya doğru yürürken, bir yandan da, kendi kendine konuşuyordu: - Hayırdır inşallah kim bu acaba? Acelesi var galiba... Kapıyı açan Naciye teyze: - Muhsine kızım ne oldu sana, gel bakayım gel! - Naciye teyze bizimkiyle atıştık, moralim bozuk, ben de sana geldim. - Gel, içeri girelim de, rahat rahat anlat bakalım! - Naciye teyze, bizim adama geçenlerde, (Uzun süredir başım dönüyor, kulaklarım çınlıyor, beni bir doktora götürsen) dedim. Hiç sesini çıkartmadı, oralı bile olmadı. Bugün de, (Evde eksikler var, çıkıp alsak iyi olur, bayram öncesi çoluk çocuk alışveriş yapsak onları sevindirsek iyi olmaz mı?) dedim. - Ne dedi peki, olmaz mı dedi? - Yok, öyle demedi. (Hep benim üstüme yükleniyorsunuz, çalışmaktan yorgun düşüyorum zaten. Kendi ayaklarınızın üzerinde durmayı öğrenin artık, doktoruna kendin git, alışverişini de kendin yap! Bana bir şey söyleme,

İyilik Üzerine Hayattan Kısa Hikayeler, Kıssadan Hisse

Bir Torba Şeker Bundan 30 yıl kadar önce, Gaziantep’te helvacılık yapan Ökkeş usta iflas eder. Elinde a vucunda ne varsa yitirir.  Alacaklarını tahsil edemez, işçilerini çıkarır, iş yerini kapatmak zorunda kalır. Ama bir yerlerden de tekrar başlaması gerekmektedir. Helvacı Ökkeş ustanın cebinde beş parası yoktur. Kalkar, hiç tanımadığı toptan şeker satan bir dükkâna gider. Kendisini tanıtır, helvacılık yaptığını, iflas ettiğini anlatır. Parasının olmadığını, iş yerinin tekrar üretime geçebilmesi için acil bir torba şekere ihtiyaç duyduğunu, ancak şeker parasını helvayı yapıp sattıktan sonra ödeyebileceğini söyler. Şeker satıcısı Bahaddin usta, Ökkeş ustayı dikkatlice dinler, yerinden kalkar, yanında çalışanını çağırır: Oğlum, bir at arabası çağır, 20 torba şeker yükleyin, Ökkeş ustamın dükkanına indirin der. Şekerci Bahattin usta küçük bir kağıda da isim, adres belirtmeden, sadece ”20 torba şeker” yazar, kâğıdı Ökkeş ustaya uzatır, ardından da ”Ökkeş usta, sıkma canını! Sen ş

Kayseri'de Yaşanmış Gerçek Korku Hikayesi / Doğaüstü Hikaye

Kayseri’de yaşanmış gerçek bir hikaye Gerçek bir olay. Bu olay Kayseri’nin Bünyan ilçesi’nde yaşanmış. Olay Alfred Hitchcock ’un meşhur korku filmlerini bile çok gerilerde bırakacak kadar tüyler ürpertici. Kayseri'de Yaşanmış Gerçek Korku Hikayesi  makalemiz, korku romanı, korku filmi ve kısa korku hikayeleri sevenler için de severek okuyacakları bir makale. Kayseri'de Yaşanmış Gerçek Korku Hikayesi Gece bindiğiniz otomobilde direksiyonda kimse yoksa ne yapardınız? Kendisi Bünyanli olmayan, politikayla uğraşmış ve halen Kayseri’de yasayan iş adamı, 22 Şubat 2005 tarihinde Bünyan sınırında, Kayseri Malatya kara yolu üzerinde, bir benzin istasyonuna girer. Lokantaya oturur ve orada kalabalık toplulukla birlikte biraz içer. Yürüyüş mesafesindeki Bünyan’a gitmek için, lokantadan çıkar. Ancak dışarısı hem zifiri karanlıktır hem de korkunç bir kar-tipi fırtınası başlamıştır. Benzin istasyonuna yaklaşık 300 metre mesafedeki, Bünyan’a dönüş yolu kenarına varır. Oradan

Anlamıyla Ders Niteliği Taşıyan Hikaye / İbretlik Dini Hikaye

Anlamıyla Ders Niteliği Taşıyan Hikaye Muhammed bin Münkedir  hazretleri “rahmetullahi aleyh”, tabiinden bir hadis alimi ve evliyadır. Her gece ibadet eder, Rabbine boyun bükmekten zevk alırdı. Bir gece yarısı, köşesinde namaz kılıyordu ki, birden ağlamaya başladı. Ama ne ağlamak. Gözünden akan yaşlar seccadeyi ıslatıyordu. Evdekiler uyanıp, koştular yanına: - Hayrola, niçin ağlıyorsun? Cevap yok. Sevdiği bir arkadaşı vardı. Gece vakti ona koşup durumu söylediler. O geldiğinde, ağlamaktan yorgun düşmüştü. Arkadaşı yanına sokulup, usulca sordu: - Hasta mısın kardeşim? - Hayır değilim. - Bir yerin mi ağrıyor? - Hayır. - Öyleyse niye ağlıyorsun? Mübarek, gözyaşlarını silerken zorlukla konuştu: - Gece, bir Ayet-i kerime okudum da, Ayetin dehşetinden tutamadım kendimi. Arkadaşı merak etti: - Hangi Ayet bu? Okudu o Ayeti. Bu Ayette mealen; “O gün günahkarlar, hiç ummadıkları bir anda Cehennemin o şiddetli azabını göreceklerdir” buyruluyordu. Yaşlı gözlerle dönd

Haram Kazanılan Bir Lokmanın Hesabı / Dini Hikayeler

Haram Kazanılan Bir Lokmanın Hesabı Hazret-i Ebu Bekir’ in “radıyallahü teâlâ anh”, bir hizmetçisi vardı ki, mutfak masraflarını o görüyordu Halifenin. Bazen de kendi parasından harcar, sonra hesaplaşırlardı. Hazret-i Ebu Bekir bunu bildiği için her yemeye başlarken sorardı: - Bu yemeğin parasını nereden temin ettin? Helalden olduğunu öğrenip, gönül rahatlığıyla yerdi o yemeği. Bir akşam eve yorgun gelmişti. Hizmetçisi yemeğini getirdi önüne. O da bir şey sormadan başladı yemeye. Henüz bir lokma yemişti ki, hizmetçi manalı manalı baktı Halifeye. Hazret-i Ebu Bekir meraklandı: - Niye öyle bakıyorsun? - Bugün bir şey sormadınız da efendim. - Ha, evet haklısın. Çok acıkmıştım da. Söyle bakalım nereden temin ettin bu yemeğin parasını? - Birinden alacağım vardı efendim, onu tahsil ettim. - Ne alacağıydı bu? - Cahiliye devrinden kalan bir alacak efendim. - Cahiliye devrinden mi dedin? - Evet efendim, o zamanlar günah olduğunu bilmediğim için belli para karşılığında d

Bu blogdaki popüler yayınlar

İyilik Üzerine Hayattan Kısa Hikayeler, Kıssadan Hisse

Bir Torba Şeker Bundan 30 yıl kadar önce, Gaziantep’te helvacılık yapan Ökkeş usta iflas eder. Elinde a vucunda ne varsa yitirir.  Alacaklarını tahsil edemez, işçilerini çıkarır, iş yerini kapatmak zorunda kalır. Ama bir yerlerden de tekrar başlaması gerekmektedir. Helvacı Ökkeş ustanın cebinde beş parası yoktur. Kalkar, hiç tanımadığı toptan şeker satan bir dükkâna gider. Kendisini tanıtır, helvacılık yaptığını, iflas ettiğini anlatır. Parasının olmadığını, iş yerinin tekrar üretime geçebilmesi için acil bir torba şekere ihtiyaç duyduğunu, ancak şeker parasını helvayı yapıp sattıktan sonra ödeyebileceğini söyler. Şeker satıcısı Bahaddin usta, Ökkeş ustayı dikkatlice dinler, yerinden kalkar, yanında çalışanını çağırır: Oğlum, bir at arabası çağır, 20 torba şeker yükleyin, Ökkeş ustamın dükkanına indirin der. Şekerci Bahattin usta küçük bir kağıda da isim, adres belirtmeden, sadece ”20 torba şeker” yazar, kâğıdı Ökkeş ustaya uzatır, ardından da ”Ökkeş usta, sıkma canını! Sen ş

Osmanlıdan Tarihi Hikayeler, Deli Hüseyin Paşanın Hikayesi

Osmanlıdan Tarihi Hikayeler, Deli Hüseyin Paşanın Hikayesi Sultan Dördüncü Murat, çelik yürekli olduğu kadar demir bilekli bir padişahtı. Koca bir boğayı kucaklayıp kaldırır, beheri 150 okka gelen güllelerle sabah jimnastiği yapardı. Maiyetinden şişman olan silahtarı Musa Paşayı kemerinden kaldırıp sarayın büyük has odasında dolaştırdığı meşhurdur. Bir gün, İran Şahından bir yay hediye geldi. İran Elçisi, diğer hediyelerle birlikte yayı da Padişaha taktim etti: "Hünkarım, bu yay hususi surette yapılmıştır. Memleketimin pehlivanları o kadar kuvvetlidir ki yayı kurup çözebilirler. Şahım sorar: 'Acaba Osmanlı mülkünde de böyle koluna kuvvetli pehlivanlar var mıdır?' Sultan Murat, İran Şahının niyetini anlamıştı, gözdağı vermek istiyordu. Bu yayı kurup çözecek kimse çıkmazsa gönlünce alay edecek, 'Koskoca Osmanlı mülkünde yayımı kuracak yiğit çıkmadı!' diye kendince gururlanacaktı. Şimşeklenen gözlerini İran Elçisine çevirince Elçi, korkuyla ürperdi: "Elçi

Yavuz Sultan Selimden İran Şahı'na Ders, Tarihi Hikayeler

Yavuz Sultan Selimden İran Şahı'na Ders Yavuz Sultan Selim zamanında, İran Şahı süslü bir sandık hediye gönderir. Sandık açılır, içinden çeşit çeşit değerli taşlar, altın, zümrüt, elmas takılar, süslü ve değerli ziynet eşyaları, kıymetli kadife, atlas kumaşlar çıkar. Fakat sandığın altına doğru inildikçe pis bir koku etrafa yayılır. Öyle dehşet bir kokudur ki bu, herkes burnunu tıkamaya, oradan uzaklaşmaya başlar. Sandığın en altındaki bohçadan geldiği anlaşılan koku dayanılmaz bir hal alır. Sonunda bohça açılır ve büyük bir hayvan pisliği çıkar ortaya. Bu Osmanlıya karşı yapılmış büyük bir ayıp ve hakarettir. Yavuz Sultan Selimden İran Şahı'na Ders verilmesi icap etmektedir. Cihan Padişahı hemen emir verir. "Herkes düşünsün, bu yapılan hakarete uygun bir cevap ve karşılık vermeliyiz." Orada bulunan Sadrazam ve diğer devlet erkanı görüşlerini belirtmeye başlar. Vezirlerden biri söz ister ve; "Sultanım, bu Devlet-i Âliyemize  ve aziz milletimize karşı yap