Ana içeriğe atla

En Güzel Çocuk Hikayesi, Anne ve Çocuklara Özel Hikaye

Hayattan Yaşanmış Ders Niteliğinde Hikaye / Lütfen Dikkat


Hayattan Yaşanmış Ders Niteliğinde Hikaye

Yoğun geçen bir günün ardından evine gitmek için arabasına binmişti Ahmet. Evine bir an önce gidebilmek için biraz hızlı gidiyordu. Arkasından gelen polis arabasının sirenini fark edip, yavaşlamadan önce arabasının kilometre saatine baktı. Hız limitinin 50 olduğu yerde 75 ile gidiyordu ve son üç ay içerisinde dördüncü defa polis tarafından durduruluyordu. Ne kadar şansızım diye geçirdi içinden. Ahmet arabasını sağa çekti ve polisin yanına gelmesini bekledi. Polis elinde ceza tutanağı ile arabadan indi. Bu polis mahalle komşusu Osman Bey değil miydi? Ahmet iyice arabasının koltuğuna sindi. Bu durum bir cezadan daha kötüydü. Mahalleden tanıdığı polis, komşusu olduğuna bakmazsızın birini durduruyordu. Hem de hızlı gidip trafik kurallarını ihlal ettiği için. "Merhaba Osman Bey, birbirimizi yeniden böyle  görmemiz çok ilginç." "Merhaba Ahmet Bey." "Beni, karımı ve çocuklarımı görmek için eve giderken yakaladın." "Evet öyle..." Osman Bey umursamaz görünüyordu, hiç de gülümsemiyordu. "Son günlerde eve hep çok geç gittim."

Çocuklarımı özledim, ayrıca karım Ebru eve erken geleceğim için en sevdiğim yemekleri yapmış. Ne demek istediğimi anlıyor musun Osman Bey?" "Evet ne demek istediğini anlıyorum, ayrıca trafik kurallarını ihlal ettiğini de biliyorum" diye cevapladı Osman Bey! " "Ah Osman Bey anlayışlı ol lütfen, son bir kaç gündür çok yoğun çalışıyorum ve bugün eve erken gidebilmek için biraz hız yapmış olduğum doğrudur. Fakat çocuklarımı özlediğimi tekrar etmek istiyorum" " Ahmet Bey seni 75 ile giderken yakaladım ve bu cezai işlem gerektiren bir durum. Lütfen şimdi arabana bin ve bekle" diye cevap verdi Polis Osman. Ahmet Bey cezadan kurtulamayacağını anlamış ve bu duruma sinirlenmişti.

Lütfen Dikkat

Arabasına binerken kapıyı çarparak kapatmıştı. Ama komşusu olan Polis Osman kendisinden ehliyetini ve ruhsatını istememişti. Ne olursa olsun bundan sonra komşusunu mahallede gördüğünde selam bile vermeyi düşünmüyordu. Ahmet bunları düşünürken Polis Osman Bey camı tıklatıyordu. Ahmet biraz çamı açtı ve Polis Osman'ın uzattığı kağıdı aldı.. Ama bu trafik cezası değildi. Bir an için sevindi Ahmet. Bu bir yazıydı ve kağıtta şunlar yazıyordu.

"Sevgili komşum, benim bir oğlum vardı. Çok hızlı araba kullanan biri tarafından kazada öldürüldü. Bu kazadan dolayı adam ceza aldı. Üç aylık kısa bir cezaydı bu. Bu adam cezasını bitirdikten sonra çocuklarına sarılıp, öpebiliyordu. Ama ben.. Bir daha oğluma sarılıp, öpemeyeceğim. Bunun acısıyla yaşamak zorundayım. Halen dayanılmaz acılar çekiyorum. Lütfen benim için dua et ve biraz daha dikkat et Ahmet Bey".
Ahmet 15 dakika kadar kısa bir süre yerinden kıpırdayamadı. Daha sonra kendine gelip evine gitti. Karısına ve çocuklarına sıkıca sarıldı,
-Hayat çok değerli LÜTFEN DİKKAT. Trafik kurallarına uy, dikkatli araba kullan, başkalarının yaşama hakkını gasp etme. Hiçbir zaman unutma, istediğin kadar araba satın alabilirsin, ama insan hayatını asla satın alamazsın.
Daha fazla ibretlik hikayeler, kıssadan hisse hikayeler, özlü sözler okumak için buradan web sitemize ulaşabilirsiniz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yavuz Sultan Selimden İran Şahı'na Ders, Tarihi Hikayeler

Yavuz Sultan Selimden İran Şahı'na Ders Yavuz Sultan Selim zamanında, İran Şahı süslü bir sandık hediye gönderir. Sandık açılır, içinden çeşit çeşit değerli taşlar, altın, zümrüt, elmas takılar, süslü ve değerli ziynet eşyaları, kıymetli kadife, atlas kumaşlar çıkar. Fakat sandığın altına doğru inildikçe pis bir koku etrafa yayılır. Öyle dehşet bir kokudur ki bu, herkes burnunu tıkamaya, oradan uzaklaşmaya başlar. Sandığın en altındaki bohçadan geldiği anlaşılan koku dayanılmaz bir hal alır. Sonunda bohça açılır ve büyük bir hayvan pisliği çıkar ortaya. Bu Osmanlıya karşı yapılmış büyük bir ayıp ve hakarettir. Yavuz Sultan Selimden İran Şahı'na Ders verilmesi icap etmektedir. Cihan Padişahı hemen emir verir. "Herkes düşünsün, bu yapılan hakarete uygun bir cevap ve karşılık vermeliyiz." Orada bulunan Sadrazam ve diğer devlet erkanı görüşlerini belirtmeye başlar. Vezirlerden biri söz ister ve; "Sultanım, bu Devlet-i Âliyemize  ve aziz milletimize karşı yap

İyilik Üzerine Hayattan Kısa Hikayeler, Kıssadan Hisse

Bir Torba Şeker Bundan 30 yıl kadar önce, Gaziantep’te helvacılık yapan Ökkeş usta iflas eder. Elinde a vucunda ne varsa yitirir.  Alacaklarını tahsil edemez, işçilerini çıkarır, iş yerini kapatmak zorunda kalır. Ama bir yerlerden de tekrar başlaması gerekmektedir. Helvacı Ökkeş ustanın cebinde beş parası yoktur. Kalkar, hiç tanımadığı toptan şeker satan bir dükkâna gider. Kendisini tanıtır, helvacılık yaptığını, iflas ettiğini anlatır. Parasının olmadığını, iş yerinin tekrar üretime geçebilmesi için acil bir torba şekere ihtiyaç duyduğunu, ancak şeker parasını helvayı yapıp sattıktan sonra ödeyebileceğini söyler. Şeker satıcısı Bahaddin usta, Ökkeş ustayı dikkatlice dinler, yerinden kalkar, yanında çalışanını çağırır: Oğlum, bir at arabası çağır, 20 torba şeker yükleyin, Ökkeş ustamın dükkanına indirin der. Şekerci Bahattin usta küçük bir kağıda da isim, adres belirtmeden, sadece ”20 torba şeker” yazar, kâğıdı Ökkeş ustaya uzatır, ardından da ”Ökkeş usta, sıkma canını! Sen ş

Osmanlıdan Tarihi Hikayeler, Deli Hüseyin Paşanın Hikayesi

Osmanlıdan Tarihi Hikayeler, Deli Hüseyin Paşanın Hikayesi Sultan Dördüncü Murat, çelik yürekli olduğu kadar demir bilekli bir padişahtı. Koca bir boğayı kucaklayıp kaldırır, beheri 150 okka gelen güllelerle sabah jimnastiği yapardı. Maiyetinden şişman olan silahtarı Musa Paşayı kemerinden kaldırıp sarayın büyük has odasında dolaştırdığı meşhurdur. Bir gün, İran Şahından bir yay hediye geldi. İran Elçisi, diğer hediyelerle birlikte yayı da Padişaha taktim etti: "Hünkarım, bu yay hususi surette yapılmıştır. Memleketimin pehlivanları o kadar kuvvetlidir ki yayı kurup çözebilirler. Şahım sorar: 'Acaba Osmanlı mülkünde de böyle koluna kuvvetli pehlivanlar var mıdır?' Sultan Murat, İran Şahının niyetini anlamıştı, gözdağı vermek istiyordu. Bu yayı kurup çözecek kimse çıkmazsa gönlünce alay edecek, 'Koskoca Osmanlı mülkünde yayımı kuracak yiğit çıkmadı!' diye kendince gururlanacaktı. Şimşeklenen gözlerini İran Elçisine çevirince Elçi, korkuyla ürperdi: "Elçi