Ana içeriğe atla

En Güzel Çocuk Hikayesi, Anne ve Çocuklara Özel Hikaye

En Güzel Çocuk Hikayesi, Anne ve Çocuklara Özel Hikaye


En Güzel Çocuk Hikayesi

Kendini beğenmiş zengin kadın, lüks evlerinde yurt dışından özel olarak getirttikleri aşçının yaptığı özel yemekleri her öğlen çocuğunun okuluna gönderirdi. Çocuğu özel bir kolejde okuyordu. Okulun yemekleri çok güzeldi. Yine de zengin kadın çocuğunun yemeklerini özel olarak yaptırırdı. Bugün de evde yapılan yemekleri çocuğuna götürmesi için evin hizmetçisine teslim etmiş "Bu yemekleri çocuğuma yani okulun en özel çocuğuna götür" demişti. Hizmetçi kadının da çocuğu bu özel kolejde okuyordu. Tabi ki yanlarında çalıştıkları zengin aile sayesinde.

Zengin kadın her öğlen yapılan yemeklerin önce kendisi tadına bakar sonra da okula götürmesi için hizmetçi kadına teslim ederdi. Hizmetçi kadın hem özel aşçının yaptığı yemekleri evin küçük beyine götürür hem de kendi yaptığı yemekleri kendi çocuğuna götürürdü. Her ikisinin de yemeklerini bitirmelerini bekler ondan sonra eve dönerdi. Bu her öğle yemeği vakti böyle olurdu. Evin küçük beyinin yemekleri etin en güzeli ile, sebzenin en tazesi ile pişirilirdi. Meyveler de tamamen organik olmalıydı. Evin zengin, kendini beğenmiş hanımı, her öğlen yemekler hazırlanıp hizmetçiye yemekleri teslim ederken sıkı sıkı tembih ederdi. "Bu özel yemekleri okulun en özel öğrencisine götür."

Anne ve Çocuklara Özel Hikaye

Yıllardır yanlarında çalıştığı bu kendini beğenmiş kadının sözleri hizmetçi kadını rahatsız ederdi. Fakat kendi çocuğunu da bu özel kolejde okuttukları ve kendisine de dolgun bir maaş verdikleri için hiçbir şey diyemezdi. O gün de mutfaktan mis gibi yemek kokuları geliyordu. Belli ki küçük bey bu günde ziyafet çekecekti. Etin en güzeli, sebzenin en tazesi ile pişen yemekler hazırdı. Fransız aşçıya yemeklerin lezzetinden dolayı teşekkür ettikten sonra hizmetçiye dönüp; "Bu yemekleri al ve okulun en güzel çocuğuna götür" demişti. Evin hanımının kendini beğenmişliği yine en üst düzeydeydi. Hizmetçi kadın yemekleri almış ve okulun okulun yolunu tutmuştu.

Akşam olmuş evin küçük beyi eve gelir gelmez sinirli bir şekilde annesinin yanına koşmuştu. "Anne bugün bana neden yemek göndermedin?" diye sormuştu. Evin hanımı çocuğunun bu sözü üzerine, hizmetçi kadını çağırıp, "Bugün sana verdiğim yemekleri okula neden götürmedin?" diye sorunca, "Hanımım bugünkü yemekleri elbette okula götürdüm. Siz yemekleri okulun en güzel çocuğuna ver dediniz. Ben de okulun en güzel çocuğuna yani kendi çocuğuma verdim. Bir anne için en güzel çocuk kendi çocuğudur" demişti. Böylece kendini beğenmiş zengin kadına kıssadan hisse bir ders vermişti.
Daha fazla ibretlik hikayeler, kıssadan hisse hikayeler, özlü sözler okumak için buradan web sitemize ulaşabilirsiniz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İyilik Üzerine Hayattan Kısa Hikayeler, Kıssadan Hisse

Bir Torba Şeker Bundan 30 yıl kadar önce, Gaziantep’te helvacılık yapan Ökkeş usta iflas eder. Elinde a vucunda ne varsa yitirir.  Alacaklarını tahsil edemez, işçilerini çıkarır, iş yerini kapatmak zorunda kalır. Ama bir yerlerden de tekrar başlaması gerekmektedir. Helvacı Ökkeş ustanın cebinde beş parası yoktur. Kalkar, hiç tanımadığı toptan şeker satan bir dükkâna gider. Kendisini tanıtır, helvacılık yaptığını, iflas ettiğini anlatır. Parasının olmadığını, iş yerinin tekrar üretime geçebilmesi için acil bir torba şekere ihtiyaç duyduğunu, ancak şeker parasını helvayı yapıp sattıktan sonra ödeyebileceğini söyler. Şeker satıcısı Bahaddin usta, Ökkeş ustayı dikkatlice dinler, yerinden kalkar, yanında çalışanını çağırır: Oğlum, bir at arabası çağır, 20 torba şeker yükleyin, Ökkeş ustamın dükkanına indirin der. Şekerci Bahattin usta küçük bir kağıda da isim, adres belirtmeden, sadece ”20 torba şeker” yazar, kâğıdı Ökkeş ustaya uzatır, ardından da ”Ökkeş usta, sıkma canını! Sen ş

Osmanlıdan Tarihi Hikayeler, Deli Hüseyin Paşanın Hikayesi

Osmanlıdan Tarihi Hikayeler, Deli Hüseyin Paşanın Hikayesi Sultan Dördüncü Murat, çelik yürekli olduğu kadar demir bilekli bir padişahtı. Koca bir boğayı kucaklayıp kaldırır, beheri 150 okka gelen güllelerle sabah jimnastiği yapardı. Maiyetinden şişman olan silahtarı Musa Paşayı kemerinden kaldırıp sarayın büyük has odasında dolaştırdığı meşhurdur. Bir gün, İran Şahından bir yay hediye geldi. İran Elçisi, diğer hediyelerle birlikte yayı da Padişaha taktim etti: "Hünkarım, bu yay hususi surette yapılmıştır. Memleketimin pehlivanları o kadar kuvvetlidir ki yayı kurup çözebilirler. Şahım sorar: 'Acaba Osmanlı mülkünde de böyle koluna kuvvetli pehlivanlar var mıdır?' Sultan Murat, İran Şahının niyetini anlamıştı, gözdağı vermek istiyordu. Bu yayı kurup çözecek kimse çıkmazsa gönlünce alay edecek, 'Koskoca Osmanlı mülkünde yayımı kuracak yiğit çıkmadı!' diye kendince gururlanacaktı. Şimşeklenen gözlerini İran Elçisine çevirince Elçi, korkuyla ürperdi: "Elçi

Yavuz Sultan Selimden İran Şahı'na Ders, Tarihi Hikayeler

Yavuz Sultan Selimden İran Şahı'na Ders Yavuz Sultan Selim zamanında, İran Şahı süslü bir sandık hediye gönderir. Sandık açılır, içinden çeşit çeşit değerli taşlar, altın, zümrüt, elmas takılar, süslü ve değerli ziynet eşyaları, kıymetli kadife, atlas kumaşlar çıkar. Fakat sandığın altına doğru inildikçe pis bir koku etrafa yayılır. Öyle dehşet bir kokudur ki bu, herkes burnunu tıkamaya, oradan uzaklaşmaya başlar. Sandığın en altındaki bohçadan geldiği anlaşılan koku dayanılmaz bir hal alır. Sonunda bohça açılır ve büyük bir hayvan pisliği çıkar ortaya. Bu Osmanlıya karşı yapılmış büyük bir ayıp ve hakarettir. Yavuz Sultan Selimden İran Şahı'na Ders verilmesi icap etmektedir. Cihan Padişahı hemen emir verir. "Herkes düşünsün, bu yapılan hakarete uygun bir cevap ve karşılık vermeliyiz." Orada bulunan Sadrazam ve diğer devlet erkanı görüşlerini belirtmeye başlar. Vezirlerden biri söz ister ve; "Sultanım, bu Devlet-i Âliyemize  ve aziz milletimize karşı yap