Ana içeriğe atla

En Güzel Çocuk Hikayesi, Anne ve Çocuklara Özel Hikaye

Haram Kazanılan Bir Lokmanın Hesabı / Dini Hikayeler

Haram Kazanılan Bir Lokmanın Hesabı

Hazret-i Ebu Bekir’in “radıyallahü teâlâ anh”, bir hizmetçisi vardı ki, mutfak masraflarını o görüyordu Halifenin.
Bazen de kendi parasından harcar, sonra hesaplaşırlardı.
Hazret-i Ebu Bekir bunu bildiği için her yemeye başlarken sorardı:
- Bu yemeğin parasını nereden temin ettin?
Helalden olduğunu öğrenip, gönül rahatlığıyla yerdi o yemeği.
Bir akşam eve yorgun gelmişti.
Hizmetçisi yemeğini getirdi önüne.
O da bir şey sormadan başladı yemeye.
Henüz bir lokma yemişti ki, hizmetçi manalı manalı baktı Halifeye.

Hazret-i Ebu Bekir meraklandı:
- Niye öyle bakıyorsun?
- Bugün bir şey sormadınız da efendim.
- Ha, evet haklısın. Çok acıkmıştım da. Söyle bakalım nereden temin ettin bu yemeğin parasını?
- Birinden alacağım vardı efendim, onu tahsil ettim.- Ne alacağıydı bu?
- Cahiliye devrinden kalan bir alacak efendim.
- Cahiliye devrinden mi dedin?
- Evet efendim, o zamanlar günah olduğunu bilmediğim için belli para karşılığında dans edip oynar, eğlendirirdim insanları.
- Sonra?
- Bir gün yine dans edip insanları eğlendirmiştim. Ancak ücretini bilahare öderiz demişlerdi. İşte o alacağımı gidip aldım bugün.
- Yoksa o para ile mi pişirdin bu yemeği?
- Evet efendim.

Bunu duyan Halife, üzüntüsünden başladı ağlamaya.
Gözlerinden sel gibi yaşlar akıyordu.
Koştu çeşmeye.
Parmağını boğazına sokup güçlükle çıkardı o yediği bir lokmayı.
Öyle zahmet çekti ki, ölüyordu neredeyse.
Ev halkı telaşlandılar:
- Bir tek lokma için değer miydi bunca zahmete? Bak neredeyse ölüyordun.

Hazret-i Ebu Bekir, gözlerinin yaşını silerken cevap verdi:
- Siz ne diyorsunuz. O lokma, haramdan kazanılmıştı. Resulullah Efendimiz Aleyhisselam; “Haram yiyenlere Cennet haramdır” buyurmuştu bir kere ve ekledi:
- Çektiğim bu sıkıntı, Cehennemde yanmaktan çok hafif kalır.
Sonra kaldırdı ellerini ve yalvardı:
- Ya Rabbi! Elimden gelen budur. Midemde kalan zerrelerden sana sığınıyorum. Beni affet. Ben aciz ve zayıf bir kulum. Dayanamam Cehennem ateşine.
Daha fazla ibretlik hikayeler, kıssadan hisse hikayeler, özlü sözler okumak için buradan web sitemize ulaşabilirsiniz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yavuz Sultan Selimden İran Şahı'na Ders, Tarihi Hikayeler

Yavuz Sultan Selimden İran Şahı'na Ders Yavuz Sultan Selim zamanında, İran Şahı süslü bir sandık hediye gönderir. Sandık açılır, içinden çeşit çeşit değerli taşlar, altın, zümrüt, elmas takılar, süslü ve değerli ziynet eşyaları, kıymetli kadife, atlas kumaşlar çıkar. Fakat sandığın altına doğru inildikçe pis bir koku etrafa yayılır. Öyle dehşet bir kokudur ki bu, herkes burnunu tıkamaya, oradan uzaklaşmaya başlar. Sandığın en altındaki bohçadan geldiği anlaşılan koku dayanılmaz bir hal alır. Sonunda bohça açılır ve büyük bir hayvan pisliği çıkar ortaya. Bu Osmanlıya karşı yapılmış büyük bir ayıp ve hakarettir. Yavuz Sultan Selimden İran Şahı'na Ders verilmesi icap etmektedir. Cihan Padişahı hemen emir verir. "Herkes düşünsün, bu yapılan hakarete uygun bir cevap ve karşılık vermeliyiz." Orada bulunan Sadrazam ve diğer devlet erkanı görüşlerini belirtmeye başlar. Vezirlerden biri söz ister ve; "Sultanım, bu Devlet-i Âliyemize  ve aziz milletimize karşı yap

İyilik Üzerine Hayattan Kısa Hikayeler, Kıssadan Hisse

Bir Torba Şeker Bundan 30 yıl kadar önce, Gaziantep’te helvacılık yapan Ökkeş usta iflas eder. Elinde a vucunda ne varsa yitirir.  Alacaklarını tahsil edemez, işçilerini çıkarır, iş yerini kapatmak zorunda kalır. Ama bir yerlerden de tekrar başlaması gerekmektedir. Helvacı Ökkeş ustanın cebinde beş parası yoktur. Kalkar, hiç tanımadığı toptan şeker satan bir dükkâna gider. Kendisini tanıtır, helvacılık yaptığını, iflas ettiğini anlatır. Parasının olmadığını, iş yerinin tekrar üretime geçebilmesi için acil bir torba şekere ihtiyaç duyduğunu, ancak şeker parasını helvayı yapıp sattıktan sonra ödeyebileceğini söyler. Şeker satıcısı Bahaddin usta, Ökkeş ustayı dikkatlice dinler, yerinden kalkar, yanında çalışanını çağırır: Oğlum, bir at arabası çağır, 20 torba şeker yükleyin, Ökkeş ustamın dükkanına indirin der. Şekerci Bahattin usta küçük bir kağıda da isim, adres belirtmeden, sadece ”20 torba şeker” yazar, kâğıdı Ökkeş ustaya uzatır, ardından da ”Ökkeş usta, sıkma canını! Sen ş

Osmanlıdan Tarihi Hikayeler, Deli Hüseyin Paşanın Hikayesi

Osmanlıdan Tarihi Hikayeler, Deli Hüseyin Paşanın Hikayesi Sultan Dördüncü Murat, çelik yürekli olduğu kadar demir bilekli bir padişahtı. Koca bir boğayı kucaklayıp kaldırır, beheri 150 okka gelen güllelerle sabah jimnastiği yapardı. Maiyetinden şişman olan silahtarı Musa Paşayı kemerinden kaldırıp sarayın büyük has odasında dolaştırdığı meşhurdur. Bir gün, İran Şahından bir yay hediye geldi. İran Elçisi, diğer hediyelerle birlikte yayı da Padişaha taktim etti: "Hünkarım, bu yay hususi surette yapılmıştır. Memleketimin pehlivanları o kadar kuvvetlidir ki yayı kurup çözebilirler. Şahım sorar: 'Acaba Osmanlı mülkünde de böyle koluna kuvvetli pehlivanlar var mıdır?' Sultan Murat, İran Şahının niyetini anlamıştı, gözdağı vermek istiyordu. Bu yayı kurup çözecek kimse çıkmazsa gönlünce alay edecek, 'Koskoca Osmanlı mülkünde yayımı kuracak yiğit çıkmadı!' diye kendince gururlanacaktı. Şimşeklenen gözlerini İran Elçisine çevirince Elçi, korkuyla ürperdi: "Elçi