Ana içeriğe atla

En Güzel Çocuk Hikayesi, Anne ve Çocuklara Özel Hikaye

Yavuz Sultan Selimden İran Şahı'na Ders, Tarihi Hikayeler

Yavuz Sultan Selimden İran Şahı'na Ders

Yavuz Sultan Selim zamanında, İran Şahı süslü bir sandık hediye gönderir. Sandık açılır, içinden çeşit çeşit değerli taşlar, altın, zümrüt, elmas takılar, süslü ve değerli ziynet eşyaları, kıymetli kadife, atlas kumaşlar çıkar. Fakat sandığın altına doğru inildikçe pis bir koku etrafa yayılır. Öyle dehşet bir kokudur ki bu, herkes burnunu tıkamaya, oradan uzaklaşmaya başlar. Sandığın en altındaki bohçadan geldiği anlaşılan koku dayanılmaz bir hal alır. Sonunda bohça açılır ve büyük bir hayvan pisliği çıkar ortaya. Bu Osmanlıya karşı yapılmış büyük bir ayıp ve hakarettir. Yavuz Sultan Selimden İran Şahı'na Ders verilmesi icap etmektedir.

Yavuz Sultan Selimden İran Şahı'na Ders, Tarihi Hikayeler

Cihan Padişahı hemen emir verir. "Herkes düşünsün, bu yapılan hakarete uygun bir cevap ve karşılık vermeliyiz."Orada bulunan Sadrazam ve diğer devlet erkanı görüşlerini belirtmeye başlar. Vezirlerden biri söz ister ve;
"Sultanım, bu Devlet-i Âliyemize  ve aziz milletimize karşı yapılmış hakarete karşı emir verin İran üzerine sefere gidelim."Bir başka vezir'de;
"Cihan Padişahımız, bu hakaret altında kalamayız, ordumuz sefer hazırlıklarına hemen başlamalıdır."

Tarihi Hikayeler

Herkes bu hakarete misli ile cevap verilmesi yönünde görüş belirtmiştir. Son ana kadar suskunluğunu korumuş olan yaşlı ve tecrübeli sadrazama dönen Sultan Selim;
"Değerli Sadrazamım, sen ne dersin bu konuda" diye sorunca, yaşlı sadrazam,
"Sultanım, İran Şahı kendine yakışacak bir hakaret yapmıştır. Siz ki, şanlı devletimizin sultanısınız. Şanınıza, kendinize yakışacak bir karşılık vermeniz icap eder" demiştir.
Cihan Padişahı Yavuz Sultan Selim düşünür ve bir çözüm bulur. İran Şahına gönderilmek üzere bir sandık dolusu mücevher hazırlatır ve en altına da, o zamanın İstanbul'unda imal edilen gül kokulu en nadide bir kutu lokum hazırlatır. Lokumu İstanbul'un en ünlü ustası hazırlamıştır. Usta lokumu öyle güzel hazırlamıştır ki, tam sultanlara layık.

Sultan Selim nefis gül lokumunun altına da bir not yazar ve sandık İran Şahına verilmek üzere yola çıkar. İran Şahı hemen sandığı açar, kendisinin gönderdiği mücevherlerden daha değerli mücevherler, değerli kumaşlar vardır. Sandığın altına gidildikçe de nefis bir gül kokusu yayılır ortalığa. Şah lokum kutusunu görünce bir anlam veremez fakat lokumdan önce kendisi yer, sonra da oradakiler ikram eder. Lokum kutusunun altındaki notu görünce İran Şahı, merakla yazılanları okur. 
"Herkes yediğinden ikram eder."
Daha fazla ibretlik hikayeler, kıssadan hisse hikayeler, özlü sözler okumak için buradan web sitemize ulaşabilirsiniz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İyilik Üzerine Hayattan Kısa Hikayeler, Kıssadan Hisse

Bir Torba Şeker Bundan 30 yıl kadar önce, Gaziantep’te helvacılık yapan Ökkeş usta iflas eder. Elinde a vucunda ne varsa yitirir.  Alacaklarını tahsil edemez, işçilerini çıkarır, iş yerini kapatmak zorunda kalır. Ama bir yerlerden de tekrar başlaması gerekmektedir. Helvacı Ökkeş ustanın cebinde beş parası yoktur. Kalkar, hiç tanımadığı toptan şeker satan bir dükkâna gider. Kendisini tanıtır, helvacılık yaptığını, iflas ettiğini anlatır. Parasının olmadığını, iş yerinin tekrar üretime geçebilmesi için acil bir torba şekere ihtiyaç duyduğunu, ancak şeker parasını helvayı yapıp sattıktan sonra ödeyebileceğini söyler. Şeker satıcısı Bahaddin usta, Ökkeş ustayı dikkatlice dinler, yerinden kalkar, yanında çalışanını çağırır: Oğlum, bir at arabası çağır, 20 torba şeker yükleyin, Ökkeş ustamın dükkanına indirin der. Şekerci Bahattin usta küçük bir kağıda da isim, adres belirtmeden, sadece ”20 torba şeker” yazar, kâğıdı Ökkeş ustaya uzatır, ardından da ”Ökkeş usta, sıkma canını! Sen ş

Osmanlıdan Tarihi Hikayeler, Deli Hüseyin Paşanın Hikayesi

Osmanlıdan Tarihi Hikayeler, Deli Hüseyin Paşanın Hikayesi Sultan Dördüncü Murat, çelik yürekli olduğu kadar demir bilekli bir padişahtı. Koca bir boğayı kucaklayıp kaldırır, beheri 150 okka gelen güllelerle sabah jimnastiği yapardı. Maiyetinden şişman olan silahtarı Musa Paşayı kemerinden kaldırıp sarayın büyük has odasında dolaştırdığı meşhurdur. Bir gün, İran Şahından bir yay hediye geldi. İran Elçisi, diğer hediyelerle birlikte yayı da Padişaha taktim etti: "Hünkarım, bu yay hususi surette yapılmıştır. Memleketimin pehlivanları o kadar kuvvetlidir ki yayı kurup çözebilirler. Şahım sorar: 'Acaba Osmanlı mülkünde de böyle koluna kuvvetli pehlivanlar var mıdır?' Sultan Murat, İran Şahının niyetini anlamıştı, gözdağı vermek istiyordu. Bu yayı kurup çözecek kimse çıkmazsa gönlünce alay edecek, 'Koskoca Osmanlı mülkünde yayımı kuracak yiğit çıkmadı!' diye kendince gururlanacaktı. Şimşeklenen gözlerini İran Elçisine çevirince Elçi, korkuyla ürperdi: "Elçi