Ana içeriğe atla

En Güzel Çocuk Hikayesi, Anne ve Çocuklara Özel Hikaye

İbretlik Anne Çocuk Hikayeleri, Anne Gözünden Bakmak


İbretlik Anne Çocuk Hikayeleri

Küçük kız kendini bildiği günden beri annesinden şefkat görmüş, ondan duyduğu sözlerle pamuk prensesten daha güzel olduğuna inanmıştı. Annesine göre, nur yüzlü, badem gözlü, ipek saçlı, elma yanaklı ve kiraz dudaklıydı. Dünyanın en güzel kızı oydu. Ama ilkokula başlayınca işler değişmişti. Arkadaşları onun hiç de güzel olmadığını, hatta çirkin bile sayıldığını söylemekteydi. Küçük kız önceleri buna inanmadı, inanmak istemedi. Çünkü çevresindeki herkes birbirini kıskanıyordu. Fakat bir kaç yıl içinde gerçeklerle yüzleşti. Annesinin pamuğa benzettiği yüzü, çiçek bozuğuna benziyor, badem dediği gözleri şaşıydı. Saçları ipek gibi değildi. Boyu da bir selviyi andırmıyordu. Demek ki annesi ona yıllarca yalan söylemiş, onu aldatmıştı. Yavaş yavaş anne sevgisi nefrete dönüşüyordu.

Evlenme çağına gelmiş olmasına rağmen taliplileri yoktu, hatta yüzüne kimse bakmıyordu. Üstelik gözleri, bütün tedavilere rağmen düzelmiyordu. Genç kız, gözleri için kontrole gittiği bir gün, doktorların gizlice yaptığı konuşmalardan kör olacağını anladığında annesine olan nefreti katlanarak artmıştı. Kendisini hala çocukluk yıllarındaki gibi seven annesinin bu yalanlarına dayanamayıp evi terk etmeye karar verdi. Kızının gittiği uzak diyarda bir akrabasına, annesi kazandığı paraları gönderip kızına bakmasını sağlamıştı. Gizliden gizliye dünyalar güzeli kızına destek çıkıyordu.

Bir Annenin Gözünden Çocuk

Genç kız bir süre sonra görmez oldu. Doktorlar; "Uygun bir çift göz bulup nakil yapmaları gerektiğini aksi halde başka türlü görebilmesinin mümkün olmadığını" söylüyorlardı. Bu arada annesini hiç merak etmiyordu. Yalancı annesi ölse bile umurunda olmayacaktı. Tam karanlık dünyasına alışmaya başlamışken, doktorlar; "Bir çift sağlam göz bulduklarını, hemen ameliyata alabileceklerini" söylediler. Genç kız çok sevinmişti. Çok çirkin olduğu yüzünü tekrar görmek istemiyordu fakat kör olarak kimseye muhtaç kalmak da iyi değildi.

Genç kız ameliyattan sonra aynaya baktığında müthiş bir çığlık attı. Karşısında bir dünya güzeli vardı. Yüzündeki bozukluklar kaybolmuş, süpürge gibi olan saçları şimdi ipek gibiydi, yanakları elma gibi kıpkırmızı, dudakları da kirazı andırıyordu. Yeni gözleri de tıpkı badem gibi görünüyordu. Genç kız yanındaki yaşlı doktora minnetle sarılarak; "Teşekkür ederim doktor bey, hem gözlerime kavuştum, hem de bana yaptığınız estetikle dünya güzeli olmuşum..." 

Yaşlı doktor; "Sana estetik ameliyatı yapmadık kızım! Sadece göz nakili yaptık." diye gülümsedi. "Sana gözlerini bağışlayan annendi, şimdi kendine onun gözünden bakıyorsun sadece..."
Daha fazla ibretlik hikayeler, kıssadan hisse hikayeler, özlü sözler okumak için buradan web sitemize ulaşabilirsiniz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İyilik Üzerine Hayattan Kısa Hikayeler, Kıssadan Hisse

Bir Torba Şeker Bundan 30 yıl kadar önce, Gaziantep’te helvacılık yapan Ökkeş usta iflas eder. Elinde a vucunda ne varsa yitirir.  Alacaklarını tahsil edemez, işçilerini çıkarır, iş yerini kapatmak zorunda kalır. Ama bir yerlerden de tekrar başlaması gerekmektedir. Helvacı Ökkeş ustanın cebinde beş parası yoktur. Kalkar, hiç tanımadığı toptan şeker satan bir dükkâna gider. Kendisini tanıtır, helvacılık yaptığını, iflas ettiğini anlatır. Parasının olmadığını, iş yerinin tekrar üretime geçebilmesi için acil bir torba şekere ihtiyaç duyduğunu, ancak şeker parasını helvayı yapıp sattıktan sonra ödeyebileceğini söyler. Şeker satıcısı Bahaddin usta, Ökkeş ustayı dikkatlice dinler, yerinden kalkar, yanında çalışanını çağırır: Oğlum, bir at arabası çağır, 20 torba şeker yükleyin, Ökkeş ustamın dükkanına indirin der. Şekerci Bahattin usta küçük bir kağıda da isim, adres belirtmeden, sadece ”20 torba şeker” yazar, kâğıdı Ökkeş ustaya uzatır, ardından da ”Ökkeş usta, sıkma canını! Sen ş

Osmanlıdan Tarihi Hikayeler, Deli Hüseyin Paşanın Hikayesi

Osmanlıdan Tarihi Hikayeler, Deli Hüseyin Paşanın Hikayesi Sultan Dördüncü Murat, çelik yürekli olduğu kadar demir bilekli bir padişahtı. Koca bir boğayı kucaklayıp kaldırır, beheri 150 okka gelen güllelerle sabah jimnastiği yapardı. Maiyetinden şişman olan silahtarı Musa Paşayı kemerinden kaldırıp sarayın büyük has odasında dolaştırdığı meşhurdur. Bir gün, İran Şahından bir yay hediye geldi. İran Elçisi, diğer hediyelerle birlikte yayı da Padişaha taktim etti: "Hünkarım, bu yay hususi surette yapılmıştır. Memleketimin pehlivanları o kadar kuvvetlidir ki yayı kurup çözebilirler. Şahım sorar: 'Acaba Osmanlı mülkünde de böyle koluna kuvvetli pehlivanlar var mıdır?' Sultan Murat, İran Şahının niyetini anlamıştı, gözdağı vermek istiyordu. Bu yayı kurup çözecek kimse çıkmazsa gönlünce alay edecek, 'Koskoca Osmanlı mülkünde yayımı kuracak yiğit çıkmadı!' diye kendince gururlanacaktı. Şimşeklenen gözlerini İran Elçisine çevirince Elçi, korkuyla ürperdi: "Elçi

Yavuz Sultan Selimden İran Şahı'na Ders, Tarihi Hikayeler

Yavuz Sultan Selimden İran Şahı'na Ders Yavuz Sultan Selim zamanında, İran Şahı süslü bir sandık hediye gönderir. Sandık açılır, içinden çeşit çeşit değerli taşlar, altın, zümrüt, elmas takılar, süslü ve değerli ziynet eşyaları, kıymetli kadife, atlas kumaşlar çıkar. Fakat sandığın altına doğru inildikçe pis bir koku etrafa yayılır. Öyle dehşet bir kokudur ki bu, herkes burnunu tıkamaya, oradan uzaklaşmaya başlar. Sandığın en altındaki bohçadan geldiği anlaşılan koku dayanılmaz bir hal alır. Sonunda bohça açılır ve büyük bir hayvan pisliği çıkar ortaya. Bu Osmanlıya karşı yapılmış büyük bir ayıp ve hakarettir. Yavuz Sultan Selimden İran Şahı'na Ders verilmesi icap etmektedir. Cihan Padişahı hemen emir verir. "Herkes düşünsün, bu yapılan hakarete uygun bir cevap ve karşılık vermeliyiz." Orada bulunan Sadrazam ve diğer devlet erkanı görüşlerini belirtmeye başlar. Vezirlerden biri söz ister ve; "Sultanım, bu Devlet-i Âliyemize  ve aziz milletimize karşı yap