İbretlik Kısa Bir Hikaye
Ankara'nın Beypazarı ilçesinde tanıştım Ömer Amcayla. Herkesin meşhur Ömer Babası. Büyüklüğü ancak 20 metre kare olan küçük bir dükkanda semercilik yapıyordu. Teknolojinin büyüklüğü ile zamanla "ölü meslekler" sınıfına dahil olan semercilik mesleğini icra eden sayılı ustalardandı Ömer Baba. Baba mesleği semerciliği 46 yıldır devam ettiren ve Beypazarı'nda bu mesleği yapan nadir ustalardan olan Ömer Baba'nın dükkanının kapısından içeri girer girmez, sanki zaman makinesiyle geçmişe gittim bir anda. Dükkanını en arka kısmında üst üste dizilmiş üç tane semer gözüme çarptı. El emeği, ustalık işi olduğunun ilk anda anladım hemen. "Selamün aleyküm" Ömer Amca deyip bir adım daha içeri girdim. Bu nur yüzlü ihtiyar beni görünce yaptığı işten bir an duraksadı, "Aleyküm selam evlat" dedi ve işine devam etti.
Bu durum bana garip geldi, fakat diğer esnaflardan işittiğim "Elimde iş varsa onu bitirmeden gözü dünyayı görmez" sözü geldi aklıma. Evet elinde işi vardı ve selamımı alır almaz işine devam etmişti. İşini tutkuyla yapan sayılı ustalardandı Ömer Amca. Hemen oracıkta duran küçük bir tabureyi kaptığım gibi Ömer Amcanın karşısına oturuverdim. Ömer Amca işine öyle konsantre olmuş ki bu hareketimle bile onun ilgisini çekmeyi başaramadım. Bir süre sessizce onu izledim. Ömer Amca elindeki semeri bitirdi ve bana dönüp. "Kusura kalma evlat, bu iş bitmeden bakamadım sana" dedi. Ben ise onu izlemeye o kadar dalmışım ki, Ömer Amcanın ne dediğini bile zor anladım. "Ne kusuru Ömer Amca, öyle ustaca çalışıyorsun ki seni izlerken sıkılmadım bile " diyerek karşılık verdim.
Ne Yaparsan Yap Tutkuyla Yap
Kısa bir tanışma faslından sonra hemen aklımdaki soruyu soruverdim. "Ömer Amca nasıl başladın bu mesleğe" Kısa bir duraksamadan sonra başladı anlatmaya. "Garibanlık işte. İlkokulu 4.sınıfta bırakmak zorunda kaldım. Rahmetli babam okutamadı bizi, amele maaşıyla. Amelelik yapan babam bana ve üç kardeşime anca bakabiliyordu. Bende okulu bırakmak zorunda kaldım ve bu mesleğin içinde buldum kendimi. O gün bu gündür tam 46 yıl oldu be evlat".
Ömer Amca Beypazarı'nın hatta ülkemizin bir elin parmağını anca geçen sayılı ustalarındandı. Bunca yıl bu mesleği sıkılmadan usanmadan nasıl yapabilmişti acaba. "Ömer Amca bu meslek bitti artık, sen nasıl geçiniyorsun" diye sordum merakla. "Benim çıraklık zamanımda bu caddede 11 tane semerci vardı, şimdi ise 2-3 dükkan anca kaldık. Köylerde insan kalmadı be evlat. Biz bu dükkanda 3 kişi çalışırdık. 600 semer yapardık. Sizin teknoloji dediğiniz olay semercilik mesleğini bitirdi. Semercilik dışında hırdavatçılık yapıyorum yoksa aç kalırız" demişti.
Ömer Amcanın hoş sohbeti beni iyice derinden meraklandırıyordu. Yine merakla sordum. "Hırdavatçılıktan iyi kazanıyor olmalısın. Peki halen neden semercilik yapıyorsun Ömer Amca." "Sen sevda nedir bilir misin? Bizim mesleğimize olan ilgimiz para için değil. Biz mesleğimize sevdalanmışız bir kere. Tutkuyla bağlanmışız." Ömer Amcanın bu son sözü benim bütün merakımı gidermeye yetmişti.
O gün uzun uzun sohbet etmiştik Ömer Amcayla. Havanın karardığını farkının bile varamamıştım. Benim artık gitme zamanım gelmişti. Ömer Amcaya teşekkür edip elini öptüm. Tam kapıdan çıkmak üzereydim ki Ömer Amca kolumdan tutup "Bu dünyada paradan daha önemli olan nedir bilir misin evlat? diye sorduğunda sadece Ömer Amcaya öylece bakabilmiştim. "İşini, mesleğini tutkuyla yapmak. Para, servet daha sonra zaten gelir. Ne yaparsan yap tutkuyla yap."
Daha fazla ibretlik hikayeler, kıssadan hisse hikayeler, özlü sözler okumak için buradan web sitemize ulaşabilirsiniz.
Yorumlar
Yorum Gönder