Ana içeriğe atla

Kayıtlar

ağlatan hikayeler etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

En Güzel Çocuk Hikayesi, Anne ve Çocuklara Özel Hikaye

Hayattan Yaşanmış Ders Niteliğinde Hikaye / Lütfen Dikkat

Hayattan Yaşanmış Ders Niteliğinde Hikaye Yoğun geçen bir günün ardından evine gitmek için arabasına binmişti Ahmet. Evine bir an önce gidebilmek için biraz hızlı gidiyordu. Arkasından gelen polis arabasının sirenini fark edip, yavaşlamadan önce arabasının kilometre saatine baktı. Hız limitinin 50 olduğu yerde 75 ile gidiyordu ve son üç ay içerisinde dördüncü defa polis tarafından durduruluyordu. Ne kadar şansızım diye geçirdi içinden.  Ahmet arabasını sağa çekti ve polisin yanına gelmesini bekledi. Polis elinde ceza tutanağı ile arabadan indi. Bu polis mahalle komşusu Osman Bey değil miydi? Ahmet iyice arabasının koltuğuna sindi. Bu durum bir cezadan daha kötüydü. Mahalleden tanıdığı polis, komşusu olduğuna bakmazsızın birini durduruyordu. Hem de hızlı gidip trafik kurallarını ihlal ettiği için. "Merhaba Osman Bey, birbirimizi yeniden böyle  görmemiz çok ilginç." "Merhaba Ahmet Bey." "Beni, karımı ve çocuklarımı görmek için eve giderken yakaladın." "

Osmanlıdan Tarihi Hikayeler, Deli Hüseyin Paşanın Hikayesi

Osmanlıdan Tarihi Hikayeler, Deli Hüseyin Paşanın Hikayesi Sultan Dördüncü Murat, çelik yürekli olduğu kadar demir bilekli bir padişahtı. Koca bir boğayı kucaklayıp kaldırır, beheri 150 okka gelen güllelerle sabah jimnastiği yapardı. Maiyetinden şişman olan silahtarı Musa Paşayı kemerinden kaldırıp sarayın büyük has odasında dolaştırdığı meşhurdur. Bir gün, İran Şahından bir yay hediye geldi. İran Elçisi, diğer hediyelerle birlikte yayı da Padişaha taktim etti: "Hünkarım, bu yay hususi surette yapılmıştır. Memleketimin pehlivanları o kadar kuvvetlidir ki yayı kurup çözebilirler. Şahım sorar: 'Acaba Osmanlı mülkünde de böyle koluna kuvvetli pehlivanlar var mıdır?' Sultan Murat, İran Şahının niyetini anlamıştı, gözdağı vermek istiyordu. Bu yayı kurup çözecek kimse çıkmazsa gönlünce alay edecek, 'Koskoca Osmanlı mülkünde yayımı kuracak yiğit çıkmadı!' diye kendince gururlanacaktı. Şimşeklenen gözlerini İran Elçisine çevirince Elçi, korkuyla ürperdi: "Elçi

Anlamıyla Ders Niteliği Taşıyan Hikaye / İbretlik Dini Hikaye

Anlamıyla Ders Niteliği Taşıyan Hikaye Muhammed bin Münkedir  hazretleri “rahmetullahi aleyh”, tabiinden bir hadis alimi ve evliyadır. Her gece ibadet eder, Rabbine boyun bükmekten zevk alırdı. Bir gece yarısı, köşesinde namaz kılıyordu ki, birden ağlamaya başladı. Ama ne ağlamak. Gözünden akan yaşlar seccadeyi ıslatıyordu. Evdekiler uyanıp, koştular yanına: - Hayrola, niçin ağlıyorsun? Cevap yok. Sevdiği bir arkadaşı vardı. Gece vakti ona koşup durumu söylediler. O geldiğinde, ağlamaktan yorgun düşmüştü. Arkadaşı yanına sokulup, usulca sordu: - Hasta mısın kardeşim? - Hayır değilim. - Bir yerin mi ağrıyor? - Hayır. - Öyleyse niye ağlıyorsun? Mübarek, gözyaşlarını silerken zorlukla konuştu: - Gece, bir Ayet-i kerime okudum da, Ayetin dehşetinden tutamadım kendimi. Arkadaşı merak etti: - Hangi Ayet bu? Okudu o Ayeti. Bu Ayette mealen; “O gün günahkarlar, hiç ummadıkları bir anda Cehennemin o şiddetli azabını göreceklerdir” buyruluyordu. Yaşlı gözlerle dönd

Haram Kazanılan Bir Lokmanın Hesabı / Dini Hikayeler

Haram Kazanılan Bir Lokmanın Hesabı Hazret-i Ebu Bekir’ in “radıyallahü teâlâ anh”, bir hizmetçisi vardı ki, mutfak masraflarını o görüyordu Halifenin. Bazen de kendi parasından harcar, sonra hesaplaşırlardı. Hazret-i Ebu Bekir bunu bildiği için her yemeye başlarken sorardı: - Bu yemeğin parasını nereden temin ettin? Helalden olduğunu öğrenip, gönül rahatlığıyla yerdi o yemeği. Bir akşam eve yorgun gelmişti. Hizmetçisi yemeğini getirdi önüne. O da bir şey sormadan başladı yemeye. Henüz bir lokma yemişti ki, hizmetçi manalı manalı baktı Halifeye. Hazret-i Ebu Bekir meraklandı: - Niye öyle bakıyorsun? - Bugün bir şey sormadınız da efendim. - Ha, evet haklısın. Çok acıkmıştım da. Söyle bakalım nereden temin ettin bu yemeğin parasını? - Birinden alacağım vardı efendim, onu tahsil ettim. - Ne alacağıydı bu? - Cahiliye devrinden kalan bir alacak efendim. - Cahiliye devrinden mi dedin? - Evet efendim, o zamanlar günah olduğunu bilmediğim için belli para karşılığında d

En Güzel İbretlik Dini Hikayeler / Ümmeti Muhammedin Hali

En Güzel İbretlik Dini Hikayeler Hak teâlâ, Cebrail aleyhisselama emreder: - Ya Cibril, git Malik’ten ümmet-i Muhammedin halini öğren! Cebrail aleyhisselam, Cehennem kapısına gidip sorar: - Ya Malik, ümmet-i Muhammedin hali nicedir? - Pek fenadır. - Onları görebilir miyim? - Tabii, der v e Cehennem perdesini aralar. O anda azap çeken müminleri görür. Müminler de onu görürler. Güzelliğine hayran kalıp Malike seslenirler: - Ey Malik, kimdir bu zat? Malik; - O, Cebrail’dir ki, Muhammed Aleyhisselama vahiy getirmiştir, der. Onlar, Muhammed aleyhisselam ismini işitince, hep birden bağırırlar: - Ey Cebrail, ne olur, Peygamber Efendimize bizden selam ilet ve şu halimizi bildir ona. Cebrail Aleyhisselam; - Hayhay, söylerim, der, v e üzüntüyle ayrılıp, Huzur-u İlahiye varır. Hak Teâlâ, sorar: - Ya Cibril! Ümmet-i Muhammedin hali nicedir? - Çok fenadır Ya Rabbi. Hak teâlâ; - Bunu, Habibime de haber ver! buyurur. Cebrail Aleyhisselam; - Başüstüne Ya Rabbi, der, v e emri getirir yerine.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yavuz Sultan Selimden İran Şahı'na Ders, Tarihi Hikayeler

Yavuz Sultan Selimden İran Şahı'na Ders Yavuz Sultan Selim zamanında, İran Şahı süslü bir sandık hediye gönderir. Sandık açılır, içinden çeşit çeşit değerli taşlar, altın, zümrüt, elmas takılar, süslü ve değerli ziynet eşyaları, kıymetli kadife, atlas kumaşlar çıkar. Fakat sandığın altına doğru inildikçe pis bir koku etrafa yayılır. Öyle dehşet bir kokudur ki bu, herkes burnunu tıkamaya, oradan uzaklaşmaya başlar. Sandığın en altındaki bohçadan geldiği anlaşılan koku dayanılmaz bir hal alır. Sonunda bohça açılır ve büyük bir hayvan pisliği çıkar ortaya. Bu Osmanlıya karşı yapılmış büyük bir ayıp ve hakarettir. Yavuz Sultan Selimden İran Şahı'na Ders verilmesi icap etmektedir. Cihan Padişahı hemen emir verir. "Herkes düşünsün, bu yapılan hakarete uygun bir cevap ve karşılık vermeliyiz." Orada bulunan Sadrazam ve diğer devlet erkanı görüşlerini belirtmeye başlar. Vezirlerden biri söz ister ve; "Sultanım, bu Devlet-i Âliyemize  ve aziz milletimize karşı yap

İyilik Üzerine Hayattan Kısa Hikayeler, Kıssadan Hisse

Bir Torba Şeker Bundan 30 yıl kadar önce, Gaziantep’te helvacılık yapan Ökkeş usta iflas eder. Elinde a vucunda ne varsa yitirir.  Alacaklarını tahsil edemez, işçilerini çıkarır, iş yerini kapatmak zorunda kalır. Ama bir yerlerden de tekrar başlaması gerekmektedir. Helvacı Ökkeş ustanın cebinde beş parası yoktur. Kalkar, hiç tanımadığı toptan şeker satan bir dükkâna gider. Kendisini tanıtır, helvacılık yaptığını, iflas ettiğini anlatır. Parasının olmadığını, iş yerinin tekrar üretime geçebilmesi için acil bir torba şekere ihtiyaç duyduğunu, ancak şeker parasını helvayı yapıp sattıktan sonra ödeyebileceğini söyler. Şeker satıcısı Bahaddin usta, Ökkeş ustayı dikkatlice dinler, yerinden kalkar, yanında çalışanını çağırır: Oğlum, bir at arabası çağır, 20 torba şeker yükleyin, Ökkeş ustamın dükkanına indirin der. Şekerci Bahattin usta küçük bir kağıda da isim, adres belirtmeden, sadece ”20 torba şeker” yazar, kâğıdı Ökkeş ustaya uzatır, ardından da ”Ökkeş usta, sıkma canını! Sen ş

Osmanlıdan Tarihi Hikayeler, Deli Hüseyin Paşanın Hikayesi

Osmanlıdan Tarihi Hikayeler, Deli Hüseyin Paşanın Hikayesi Sultan Dördüncü Murat, çelik yürekli olduğu kadar demir bilekli bir padişahtı. Koca bir boğayı kucaklayıp kaldırır, beheri 150 okka gelen güllelerle sabah jimnastiği yapardı. Maiyetinden şişman olan silahtarı Musa Paşayı kemerinden kaldırıp sarayın büyük has odasında dolaştırdığı meşhurdur. Bir gün, İran Şahından bir yay hediye geldi. İran Elçisi, diğer hediyelerle birlikte yayı da Padişaha taktim etti: "Hünkarım, bu yay hususi surette yapılmıştır. Memleketimin pehlivanları o kadar kuvvetlidir ki yayı kurup çözebilirler. Şahım sorar: 'Acaba Osmanlı mülkünde de böyle koluna kuvvetli pehlivanlar var mıdır?' Sultan Murat, İran Şahının niyetini anlamıştı, gözdağı vermek istiyordu. Bu yayı kurup çözecek kimse çıkmazsa gönlünce alay edecek, 'Koskoca Osmanlı mülkünde yayımı kuracak yiğit çıkmadı!' diye kendince gururlanacaktı. Şimşeklenen gözlerini İran Elçisine çevirince Elçi, korkuyla ürperdi: "Elçi